3.8.13

Kürtçe'ye nasıl çalıştım?



Geçen dediğim gibi çok zor, çok can alıcı bir soru sordun. Ne bilim, ben bu soruyu hep İngilizce için duydum. Nasıl İngilizce öğrendin? İngilizceye nasıl çalıştın? Vs.




Şimdi bu soruyu Kürtçe öğretirken duymak hem sevindirici hem de zorlayıcı.




Çok sınırlı bildiğim Kürtçeyi öğrenirken de İngilizcedeki tecrübelerimden yararlandım bolca.




-İngilizceye çalışırken ilk birkaç ay gramere yüklendikten sonra kelime ezberlemeye önem verdim. 5bin flashcard hazırlayıp otobüste okula gidip gelirken durmadan ezberledim lise hazırlıkta. Kelimelerin ingilizce anlamlarını, ingilizce bir örnek cümle içinde kullanımlarını ve türkçe anlamlarını yazmıştım bu kartlara. Kısa sürede, sınıfta ingilizcesi en kötü 2-3 kişiden biriyken en iyi 2-3 kişi arasına girmemi sağladı bu yöntem.




-sadece ödev değil, bir sonraki ders kitapta işleyeceğimiz gelecek konuya da muhakkak önceden çalıştım, o sayfalardaki bilmediğim kelimeleri ezberleyerek derslere gittim.




-bbc entertaşnmetı günde en az 1 saat izledim.




-anlasam da anlamasam da haftada en az 1 hikaye kitabı okudum.




-sınıfta sürekli etkin olmaya, söz almaya, konuşmaya çalıştım.

...




Kürtçede elbette haftada 20 saat düzenli ve istemediğim kadar materyalle çalışma imkanım yoktu. Her seviye için sade 1 kitap ve 1 sözlük var eni sonu.




-grameri öğrendim fakat içinde kaybolmadım.




-tewang-qertaf-zayend-demên borî her kürtçe öğrenmeye çalışan için olduğu gibi benim için de en zor konulardı. Bunlara özel çalıştım. Ki bence Kürtçenin %40ı halloluyor bunlar tas tamam öğrenilince.




-“türkçe düşünmeme” metodunda ne kadar başarılı oldum bilmiyorum ama gerçekten hayata geçirmeye çalıştım. çünkü hakikaten türkçe düşünerek kürtçe öğrenmeye çalışmak “futbol kurallarıyla basketbol oynamaya çalışmak”la eşdeğer bana göre.




-ne kadar iyi bilirsem bileyim kendimi türkçe yeterince iyi ifade edemediğime, içimde sürekli kelimelerle cisimleşemeyen duygu-düşünceler barındırdığıma olan inancım beni sürekli dürttü.




-çok fazla kelime öğrendim. Bazen günlerce sadece sözlük okudum ama bunu tavsiye etmiyorum, işe yarar bir yöntem değil. benimki takıntı halini almıştı.




-fakat burda şunu da söylemem lazım, kürtçe öğrenme isteğinin başarıya ulaşması için biraz takıntıya dönüşmesi de gerekiyor. Çünkü diğer diller gibi öğrenmeye motive edecek maddi bir motivasyon yok, motivasyon olsa öğrenmeye yetecek materyal yok, materyal olsa öğretmeye kabil yeterli kalifiye insan yok, kalifiye insan olsa öğrenecek kişi küçük anadolu şehirlerinde yaşıyorsa ona ulaşma imkanı yok vd.

Uzatılabilecek sebepler silsilesi var.




-kürt enstitüsünde 2. Kurdan derslere başladıktan sonra 1 sene mecbur kalmadıkça türkçeyle ilişkimi sıfıra indirmeye çalıştım. tvde sadece roj tv izledim, gazetelerden sadece azadiya welatı okudum, başta kovara w ve zend, elime geçen bütün kürtçe dergileri ve kitapları hayvani bir açlıkla anlasam da anlamasam da okudum. Okuduğum yazarlarda, tür ve konularda bol çeşitlilik olmasına özen gösterdim.




Fiil formlarının sözlüklerde yer almaması kürtçe öğrenmeye çalışanlar için müthiş bir handikap. Sorarak öğrenmek dışında pek bir yol yok. Umarım kısa zamanda yeni çıkacak sözlüklerde buna bir çare bulunur.




-çok hata yaptım. Çok sordum. Sormak gerçekten hayati önemde. Öğrenirken de, şimdi öğretirken de gördüğüm en belirgin şart sormak. Soran öğreniyor gerçekten.




-başka hiçbir şeyin kürtçe öğrenmemin önünde engel olmasına izin vermedim.




-enstitüde 2. Kura başladığımızda 22 kişiydik, bitirip sınavı geçen 8 kişi. Bu 8 kişi daha sonra 3. Kura birlikte gittik, bu sefer bitirip sınava giren-geçen sayısı 3 oldu. O sıra eğitmenlik kuru açılmadı. 3. Kuru bitiren diğer arkadaşlarımla beraber, hem o sıra boş kalmamak hem de 3. Kuru bırakan arkadaşları yeniden motive edip biraraya getirmek için 3. Kuru tekrar aldık. Bu seferki kur sonunda da kuru bitirip sınavı geçen sayısı değişmedi. Gene aynı 3 kişi bitirdik. Eğitmenlik kursundaysa diğer arkadaşlardan 1i kursu son 3 hafta kala bıraktı. Sorsak hepsinin hayati bahaneleri vardı anadillerini öğrenmeye-geliştirmeye gelmemek için. Saysak burdan fizana yol olur bahaneler. Velhasıl 2. Kura başlayan 22 kişiden 2 kişi eğitmen oldu. Diğer arkadaş da ders vermedi daha sonra. Enstitünün suçu değil ama mevcut şartlarda verip verebileceği max. verim de bu kadardır: %5 bile değil. enstitü ya da başka bir yerde Kürtçe ders almak, Kürtçeyi öğrenmek için ancak ve ancak %5 katkı yapar insana. Sadece ipin ucunu verir. Gerisi kişiye kalmış. Takıntı haline getirmek, her gün mutlaka düzenli olarak kürtçe birşeyler okumak, izlemek, yeni kelimeler öğrenmek şart.




-eğitmenlik kuru bitimindeki, sınıfın en yüksek notunu aldığım sınavda makale sorusu yerine ensitüyü eleştirmemiz istenmişti. Şu fikir üstüne kurdum yazımı: Enstitüde 2 senede öğrendiğim tek şey sabretmek oldu. Sadece sabretmeyi öğrendim ben enstitüde. Gerisi tamamen kendi çabamla oldu. Sınav kağıdımı mamoste sami mi yoksa zana mı okudu bilmiyorum ama daha sonra baktığımda puan kırılan tek yer de o makale sorusuydu.




Bunlardan sonra, öğrendikten sonra gördümki asıl sıkıntı yeni başlıyor. Dili öğrendim, ama kullanacak yer sıkıntısı çekiyorum. Son model bi araba almışım ama sürmeye benzinim yok gibi bi durumdu. Enstitü dışında dili kullanacak alan yoktu min. 3 milyon kürdün yaşadığı istanbulda.




Zamanında kürtçe bilmediğim için dalga geçen arkadaşlarımla bile iletişimimiz max. 7-8 kürtçe cümleden sonra türkçeye dönüyordu. Kürtçe biliyorum-konuşuyorum diyen insanların dahi kürtçe bilgisinin ancak günlük konuşmalara yettiğini görmek büyük bir hayal kırıklığıydı.




Ben kürtçe öğrenince hayatım hiç olmazsa min. %70 kürtçe olacak sanıyordum, fena halde yanılıyormuşum.

2 dönem, 3 sınıfta kürtçe dersi verdim. Fakat 1. Kur olduğu için orada dahi ders anlatımı türkçeydi. Kürtçe dersinde dahi öğrendiğim kürtçeyi konuşamamak canımı çok sıktı.




Neyse, zaman geçti, kürtçe savunma kanunu çıktı.




Hayretle gördümki, kamuda kürtçenin en çok ve en rahatlıkla kullanıldığı yerler adliyeler. Tam işte Kürtçe konuşacak bir yer buldum derken, yaptığımız şey Kürtçe konuşan tutukluyu türkçeye çevirmek oldu.

...




Bu 2. Kısım doğrudan Kürtçe öğrenme yöntemi olmasa da, Kürtçeyi öğrenmek isteyenlerin bilmesi gereken, onları ümitsizliğie kapılmak bir yana, tam tersi motive etmesi gereken noktalar.




Kawa Nemir’ın çok inandığım bir sözü var: “Kürtçe’yi İstanbul’da, tek başıma, Kürtlere rağmen öğrendim.”




Öğrenci evinde odamın kapısına “Tirkî qedexe ye”, “Kurdî bipeyive zêde bipeyive”* yazmayı düşündüm, yemedi. 4 kürt yaşadığımız evde türkçe konuşmayı yasakladık, tutmadı. Türkçe konuşana para cezası verdik, işe yaramadı.




Her şeye rağmen, birine kürtçe hikaye-masal anlatmak, şarkı söylemek, onu sevdiğini ona kürtçe söylemek, onun seni sevdiğini ondan kürtçe duymak, bir ananın kaybettiği yavrusu için yazdığı ağıdı, torunu için söylediği ninniyi anlamak, bunlar saydığım bütün zorlukları sıfırlayan çarpmadaki yutan eleman oldular.




Kürtçe öğrenmeye çalışmak, bir kürdün yaşadığı çelişkilerin en büyüklerinden.






*Türkçe yasak, Kürtçe konuş çok konuş

No comments:

Post a Comment